Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Atsız’ın Atatürk ve Cumhuriyet hakkındaki görüşleri
Atsız’ın Atatürk hakkındaki görüşleri inişli çıkışlıdır. 1930’ların ilk yarısında sık sık, Atatürk’ü yücelten ifadeler kullanmış, 1950’lerde bazı olumsuz görüşler ileri sürmüş, 1960’tan itibaren de Atatürk’e olumlu gözle bakmış, onu tarihimizin kahramanları arasında saymıştır. Atsız’ın Atatürk, cumhuriyet ve inkılaplarla ilgili görüşlerini tarihî
Ermeni Meselesi'nin tarihine aid gerçeği öz olarak ifade etmek isterim: Bin sekizyüzlü yılların başında Napolyon Bonapart kadîm Osmanlı toprağı Mısır'a saldırınca devletin her köşesinden oraya akın akın gönüllü insanlar toplanmıştı. Bunlardan biri de Kavalalı Mehmed Ali (Paşa) idi. Bu câhil fakat çok cesur ve zeki adam Napolyon'a
Reklam
Anadolu İhtilali (1. Cilt) Sabahattin Selek Mondros mütarekesinden Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşuna kadar ulusal savaşımızın belgeseli Birinci Cihan Harbinde 2 milyon kurban verdik. Cephelerde yaşanan yenilgi ordu kusurundan kaynaklanmıyor, cephelerde yaşanan perişanlık, sivil ve askeri idareye ait aksaklıklar ve memleketin bu çapta bir harp
Birinci Cihan Harbi başlıyor ve biz savaşa giriyoruz. Ruslar Doğu’da ilerliyor ve Ermeniler onlarla beraber hareket ediyor. Biz geri çekildikçe ilerleyen Rus ordularıyla birlikte Ermeniler de giriyor ve kurtarıcı olarak onlara hizmet arz ediyorlar. Katliam da yapıyorlar. Tabii bu bizde infial yaratıyor. Karşılıklı çatışmalar oluyor. Nihayetinde
Ufuk Kitapları
Türklüğü her baş kaldıramaz! Güzel bir örnek.
1914’te Amerikan basınında ‘Ermeni Soykırımcılığı’yla suçlanan Türklerin böyle bir suç işlemediklerini en yüksek sesle haykırdığı için ölüm tehditleri altında Amerika’dan ayrılan Osmanlı’nın Washington Büyükelçisi Ahmet Rüstem Bey, ilk adı Alfred de Bilinski olan bir Polonya’lıydı. Kurtuluş Savaşı’nda Mustafa Kemal’in yanında yer alan ve Birinci Meclis’te Milletvekili olan Ahmet Rüstem Bey, Ermeni Soykırımı suçlamalarına karşı 1918’de Bern’de Fransızca olarak yayımladığı, "La Guerre Mondiale et la Question Armenienne” (“Cihan Harbi ve Türk-Ermeni Meselesi) adlı kitabının önsözünde şöyle diyordu: “Ermeni meselesinde, dünya kamuoyuna karşı Türkiye’yi savunmayı amaçlayan bu kitabı yazarken, her şeyden önce, doğduğum, pek çok iyiliğini ve nimetlerini gördüğüm bu ülkeye bağlılık duygularımı sürdürmeyi düşündüm... Bu ülkenin ve Türk halkının onurunu korumak için iki kez düelloda bile dövüştüm ve Türk-Yunan savaşına gönüllü olarak katıldım. Bu kitabı yazarken beni harekete geçiren itici gücün, yalnız ve yalnız ülkeme olan sevgim ve saygım olduğunu söylemek istiyorum.” Bugün, "Canım, Batıklar öyle söylüyorlarsa, öyledir; demek ki Ermeni soykırımı yapmışız; kabul edelim, ne var bunda, özür dileyelim,olsun bitsin, ” diyen bir takım Türk kökenli “mankurt”ların sayısının hızla çoğaldığını gördükçe, Türkleri aşağılayanları düelloya davet edecek denli gözüpek bir Türksever olan Polonya kökenli Ahmet Rüstem Bey’in, gömütünde doğrulup "Bre namussuzlar! Siz ne biçim Türksünüz! ” diye haykırdığını düşlüyorum.
Sayfa 96 - Otopsi YayıneviKitabı okudu
Ermeni Meselesine İsviçreli Karışıyor Yine bugünlerde, yaşlı bir İsviçre profesörünün riyasetinde bulunan bir İsviçre heyeti bana geldi. Bunlar Ermeni hukukunu savunan bir İsviç­re cemiyetini temsil ediyorlarmış. Profesör, cemiyetin başkanı olarak gelmiş. Profesörle Ermeni davası, ekalliyetler meselesi üzerinde konuştuk. Bana, Ermeni davasının
Sayfa 352Kitabı okudu